Sasu aslında hiç dönmedi
Sasu, babamın
evine benden önce kısa süre ile konuk olan ilk kediciğin
adı. Onunla ilgili hikayeyi Mine teyze'den duydum.
Anlatırken gözleri nemlendi. Ben de sizinle Sarı
Kedi'nin hikayesini paylaşmak istedim. Aslında ben bu
sarı kedileri pek sevmem. Galiba onun soyundan gelen
kedicikler hala bizim arka bahçede dolaşıp duruyorlar.
Zaman zaman onları avluya bakan camın telinin arkasından
seyrediyorum. Bana bakıp bakıp sonra kaçıyorlar. Sanki
nispet yapar gibi. Ben dışarı çıkamıyorum ya, sanki
benimle alay ediyorlar. Bu duruma biraz onurum kırılıyor
ama neyse...
Mine Teyze bana
Kardeş Sasu'nun hikayesini bakın nasıl anlattı:
"Konaktaki ilk
yaz aylarında üst bahçeye sarı bir kedi gidip gelmeye
başladı... Yabani, sadece yemek verildiği zaman yüzünüze
bakıyor, genelde duvarın üzerindeki gölgeliklerde
gözleri yarı aralık uyuklayıp duruyor. Sonradan anladık,
meğer bebek bekliyormuş. Birkaç hafta sonra yanında iki
minik yavru ile çıkageldi. Biri kendisi gibi sapsarı,
diğeri sarılı beyazlı... Hemen süt, yavru kediler için
mamalar aldık, üst bahçenin duvarının kenarına bıraktık.
Minik kediler anneleriyle birlikte burada yaşamaya
başladılar. Anne hala bize yüz vermiyor. Yemek yerken
elinizi uzatsanız hemen hırlamaya başlıyor. Bir süre
sonra yavru kediler de annelerini taklit etmeye
başladılar. En pahalı mamaları onlara sunuyoruz ama
hiçbir sevgi emaresine rastlamak mümkün değil. Biraz
yaklaşmaya kalkmayın hemen “kısss” diye tehditkar bir
yavru kedi sesi çıkarıyorlar. Tuluyhan’a göre kediler
psikopat.
Yavrular biraz
büyüyünce duvardan aşağıya atlamaya başladılar. Biz de
bunu fırsat bilip,yemek tabaklarını Tuluyhan’ın
kapısının önüne koymayı denedik. Maksadımız kedileri eve
alıştırıp, kucağımıza alıp sevmek. Sarı olan biraz daha
cana yakın, yemek yerken elimize almamak kaydıyla
sevmemize izin vermeye başladı. Asıl güzel olan sarılı
beyazlısı asla yanımıza yaklaşmıyor.
Yavrularla daha
yakınlaşınca onlara isim de konuldu. Sarının adı Sasu,
diğeri Clear... Bir iki hafta sonra Sasu eve girip
çıkmaya başladı. Biz de Clear’a inat Sasu’ya yemek
veriyoruz. Sasu yemek sonrası evde küçük turlar atıyor,
halıların üzerinde uyukluyor. Yine kendini sevdirmiyor,
kucağa gelmiyor ama sırtı televizyona, yüzü ev sahibine
dönüp, halının bir kenarına oturup ayaklarını altına
topluyor ve ev kedisi olmanın hayallerini kuruyor.
Konağa girmek o
kadar kolay değil. Gece belirli bir saatten sonra kapı
dışarı ediliyor, evin içine tüy dökmesin diye. Öylesine
küçük ve güzel ki, biraz daha direnirse bu evin kedisi
olabilir. Zaten mutfağa su içmesi için bir tabak bile
konuldu.Telefon ettiğimiz zaman Tuluyhan neşe içinde
“Ne olacak, Sasu ile karşılıklı oturuyoruz.” diyor.
Sasu bir gece eve
gelmedi. Ertesi gün de... Üçüncü gün Clear ve annesi
yandaki duvarın üzerinde bir iki tur attılar ama
yanlarında Sasu yok. Karşı evlerden birinin sahibi
bahçesinde sarı yavru bir kedi gördüğünü söyledi. Sasu
geri döner diye bekledik: “Bak alçağa galiba daha iyi
yemek veren birini buldu:” diye söylendik.
Evdeki su kabının
içindeki su buharlaşıp uçtu. Sasu dönmedi.
İyi ihtimalle bir
eve yerleşti, kötüsü yaşamı kısa sürdü. Zaten işlek olan
caddeye çıkmaya başlamıştı.
Sonraki aylarda
Clear ve anne kedi hiç huylarını değiştirmeden vahşi
davranışları ile yukarı bahçede dolaşmaya devam ettiler.
Sasu tam unutulacakken büyükçe bir sarı kedi geldi:
“Sasu döndü” dedi
Tuluyhan kendi de inanmadan. “Sasu denilince dönüp
baktı. Yemek yerken elini yiyeceğin üzerine koyuyor,
Sasu da öyle yapardı...”
Clear bir yıl
sonra iri bir kedi oldu, güzelliği kat be kat arttı...
Kendini yine sevdirmeden kedilere özgü o sabit bakışıyla
gözümüzün içine dakikalarca bakmayı sürdürdü.Geri gelen
sarı kedinin Sasu olup olmadığı unutuldu... Aslında Sasu
bir kez gitmiş ve geri gelmemişti. Bu minik sarı kedi
Sarı Konak’ta geçen ilk yaz günlerinin hoş bir hikayesi
olarak anılarımızın arasındaki yerini aldı."
Mine Teyze bu
hikayeyi bana anlatırken nedense biraz üzüntülüydü. Ona
bana bakarken hep neşeli görmeye alıştığımdan bir şeyler
yapmam gerektiğini anladım. Odanın içinde hızlı turlar
atıp, dikkatini çekmeye çalıştım. Koltukların altına
pusu kurup üzerine atladım. Konu unutulmuştu. Herkes
yine bana bakıyordu.
Avluya bakan
telli camda gördüğüm iki sarı kedinin şimdi kim olduğunu
anlamıştım. Anne kedi ile, Clear.
Sasu'ye ne
olmuştu bunu bir türlü anlayamadım. Önümüzdeki ay 1
yaşıma gireceğim. Belki daha sonra ne olduğunu anlarım.
Hay Allah odanın
içine bir kelebek girmiş, az kalsın sarı kediler
yüzünden onu kaçırıyordum."
BEBİŞ
ŞUBAT 2005
|